top of page

Boşnaklar'ın tarihine kısa bir bakış

Mütevelli Heyeti Üyemize ve Anıt'ın açıldığı dönemde Yönetim Kurulu Üyemiz olan Sn Hüseyin Gül'ün Srebrenica Boşnak Soykırımı Anıtı'nın açılışı töreni için hazırladığı ve okuduğu Boşnakların tarihine kısa bir bakışı içeren metini aşağıda sunuyoruz:

" Bugünkü program taslağı üzerinde sevgili Belediye Başkanımızla görüştüğümüzde, kendileri, program içeriğinde Bosna ve Boşnakların tarihine dair kısa bir bilgilendirmenin yer almasının uygun olacağını belirttiler...

 

Arkadaşlarım da bu görevi bana verince doğrusu uykularım kaçtı… 

 

Çünkü ciltler dolusu kitaplara sığdırılamayan 1.000 yıldan uzun bir dönemi kapsayan bir tarihin kronolojisini 5-10 dakikalık kısa bir açık hava toplantısı konuşmasına sığdırmanın imkansız ve iddialı bir iş olduğu aşikardı… 

 

Anlayış ve affınıza sığınarak, çok kısa bir özeti ve tarihsel kaderimizi paylaşmaya çalışacağım.

 

Bosna'nın ve Boşnakların; jeopolitik, kültürel ve tarihi açıdan kaderi, ilk olarak Roma İmparatorluğu'nun, 395 yılında Batı ve Doğu Roma olarak ikiye bölünmesi ile,ikinci olarak Osmanlı İmparatorluğu üzerinden Türklerle ve İslam’la tanışmaları ve bütünleşmeleri sonucu önemli ölçüde belirlenmiştir. Bu iki olay sonucu Bosna, zaman içinde şekillenen iki ayrı uygarlık arasında sınır bölgesi haline geldi. Bunlar, ilk dönemde Batı'da Latin, yanı Roma-Katolik, Doğu'da önce Grek-Ortodoks, sonra Türk-İslam uygarlıklarıydı. Onların siyasal rekabeti, dini ve kültürel etkileri tam da Bosna topraklarında etkileşim içine girmekte, Bosna’nın kaderini belirlemekteydi… 

Tabiri caiz ise, Boşnaklar Dünya harikası güzel, ama mayınlı bir araziyi yurt seçmişlerdi…Kaderleri; çatışma, savaş, katliam, göç ve soykırımlarla örülmüştü.

Osmanlıların-Türklerin bölgeye gelişinden önce, feodal Bosna Devleti'nde siyasal anlamda Bosna soyluları, dini yaşamda ise Bosna Kilisesi egemendir. Bosna Kilisesi ve öğretisi hem Katolik, hem Ortodoks kilisesi mensuplarınca heretik bir yapı olarak kabul edilir, mensupları, sürülür, öldürülür ve din değiştirmeye zorlanırdı. Yüzyıllar içinde bugünkü Hersek Bölgesi'nde Ortodoks nüfus, Orta Bosna Bölgesi'nde Katolik nüfus güçlendi. Yani Osmanlı geldiğinde Bosna’da dini açıdan homojen olmayan bir nüfus vardı.

Osmanlı'nın gelişi ile beraber, dini açıdan çeşitlilik arz eden bu nüfus aşama, aşama İslam'a geçiş yaptı. İslamiyet’e geçiş gerekçeleri çok karmaşıktır. Osmanlıların kazandığı büyük askeri başarılar ve zaferlerin, dönemin insanları üzerinde güçlü bir etkisi olduğu da muhakkaktır.

Ama esas olarak, İslam'daki eşitlikçi, dinamik insan ilişkileri, hoşgörü, inançlara, etnik aidiyete ve konuşulan dile saygı ve tolerans İslam’a geçişlerde belirleyici olmuştu. Ticaret ve çeşitli zanaatların gelişimi üzerinden sağlanan büyük ekonomik dönüşüm, hareketsiz feodal Balkan toplumları ve Boşnaklar için de güçlü ve cazip çekim gücü yaratmış olmalıydı.

İlk dönemlerde  Ayvaz Dede, Torlak Dede, Sarı Saltuk gibi Mevlevi Dervişlerin ve efsanelerinin etkisi, sonraki dönemlerde Devlet etkisi ile bir- bir buçuk asır içinde Boşnakların çok büyük bölümü gönüllü olarak İslam'a geçiş yaptılar. Böylece Bosna Devleti toprakları üzerinde İslam'ı içselleştirmiş, lehçe farkı ile de olsa aynı dili konuşan, fakat farklı dini, kültürel ve siyasal tecrübeye sahip Bosnalı Müslüman veya kısaca Müslüman Boşnak halkı şekillendi. 

Boşnakların ‘’ata dinlerine ihanet edip, İslam’a geçtikleri’’ iddialarının aksine, Bosna ve Boşnaklar, tarih boyunca hiçbir zaman Roma, ya da Bizans'a dahil olup, Hıristiyan ülkesi olmamış, Osmanlı dönemi öncesinde ve tüm Osmanlı dönemi boyunca "Dobri Bošnjani" (İyi Boşnaklar) ya da Boşnak etnik ismi ile anılmışlardır.

Boşnak halkı, İslam'a geçişle beraber Osmanlı İmparatorluğu ile bütünleşti... Artık, Osmanlı İmparatorluğu'nun, Batı, Kuzey ve Güney yönlerinde gerçekleştirdiği tüm seferlerde, Boşnaklar öncü, Bosna toprakları başlangıç noktası oldu. 

Osmanlı İmparatorluğu'nun yükselişi ve en parlak dönemi aynı zamanda Boşnak Tarihi'nin ve ortak tarihimizin de en parlak dönemidir. Devlet idaresinde liyakat ve sadakatin esas olduğu bu dönemde, Boşnakların Osmanlı idaresi nezdinde kazandıkları güven, itibar ve yetenekleri, onları imparatorluk yönetiminde en üst mevkilere getirdi. Örneğin; Büyük sadrazamların içinde, Kanuni'nin damadı ve Sultan Mihrimah'ın eşi Rüstem Paşa-Opuković, Osmanlı'nın en kudretli sadrazamı, Venedik elçisinin sözü ile, padişahlık yapan ilk sadrazam Sokullu Mehmet Paşa, Sokullu Ferhat Paşa, Kıbrıs fatihleri Sokulluzade Lala Mustafa Paşa ve Piyale Paşa, büyük Bosna sancak beyleri Saraybosna ve Yenipazar'ın kurucusu İsa Bey İshakoğlu-Isaković, Mohaç kahramanı, Sultan II. Bayezit'in torunu, Saraybosna'yı yeniden imar eden Gazi Hüsrev Bey, Krbava kahramanı Yakup Paşa, ünlü Peçevi Tarihi'ni yazan Bijelinalı İbrahim Peçevi- Alajbegović, ünlü Miraciyelerin yazarı divan şairi Bosnevi-Sabit Uzičanin, isimlerini  tarihimize altın harflerle yazdırmış insanlarımızdan sadece bir kaçıdır.

Bu parlak dönem hem imparatorluk, hem Boşnaklar için Viyana Bozgunu ile sona erdi. Bu bozgundan sonra artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı. 

Eskiden seferlerin başlangıç noktası olan Bosna, artık İmparatorluğun savunulduğu Serhad-Sınır haline gelmişti.

Boşnaklar kendilerine emanet edilen sınırları öylesine ölümüne savundular ki, örneğin 1784 yılında Avusturya ile yaşanan sınır uyuşmazlığını savaşmadan çözmek isteyen saray yönetimi ve Sultan, dönemin Bosna Valisi Abdullah Paşa'yı taviz vermeye zorlamış, bunu kabul etmeyen Abdullah Paşa tarihe geçen ünlü Boşnakça-Türkçe karışık şive ile "Baş vererum bir taş vermem" sözü ile buna karşı çıkmış ve gerçekten, direnişini başı ile ödemiştir. 

Viyana Bozgunu ile, Boşnaklar üzerinde bugüne kadar süren sürgünler, soykırımlar dönemi başladı. Artık komşu Hıristiyan devletleri ve onların yerli işbirlikçilerinin hepsi(Avusturyalılar, Venedikliler, Macarlar, Hırvatlar, Sırplar, Karadağlılar ve diğerleri) Müslüman Boşnakların (Poturice-Türkleşmiş olanların) kökünü kazımak için yüzyıllara yayılan mücadeleye giriştiler. 

"Türklerin Kökünü Kazımak" (Istraga Poturica) ismi ile anılan, özünde Boşnakların kökünü kazımak anlamındaki bu süreç, eski Karadağ'da Rusların etki ve desteğinde XVIII.Yüzyıl başlarında Boşnakların katledilmeleri ile başlamıştır. Her türlü insanlıktan ve ahlaktan yoksun bu katliam, gelecekteki katliam ve soykırımların adeta habercisi olmuştur. Ortodoksların kutsal gecesi Noel’de yapılması da katliamları adeta gelenek haline getirmiştir.

 

Osmanlı İmparatorluğu'nun zayıflayıp, büyük askeri hezimetlerin sonunda imzalamak zorunda kaldığı; Karlofça, Pasarofça, Belgrat Anlaşmaları ile Avusturya'ya verilen imparatorluk sınırları içerisindeki Katolikleri koruma hakkı, Küçük Kaynarca ve Yaş Barış Anlaşmaları ilke Rusya'ya verilen Ortodoksları koruma hakkı, imparatorluk içindeki tüm Müslüman halkların, ama en çok da Boşnakların başına büyük işler açtı....

 

XIX. Yüzyıl başlarından itibaren, I. ve II. Sırp İsyanları sonunda Sırbistan ve Karadağ'daki Müslüman Boşnakların büyük çoğunluğu sürgün edilmiş, eski dönemlerin tipik Boşnak şehirleri; Belgrad, Šabac, Užice, Semendire (Smederevo) gibi kentler neredeyse tamamen temizlenmiştir... 

 

1877 Osmanlı-Rus Savaşı'nda Osmanlı'nın uğradığı ağır askeri yenilgi, Ayastefanos'ta imzaladığı anlaşma ve devamında toplanan Berlin Kongresi, Bosna'yı Osmanlı İmparatorluğu'ndan kopararak Avusturya'nın yönetimine bırakıyordu. Ve…

Boşnaklar artık devletsiz kalmışlardır. Geçmişte devletin sahibi olan Müslüman Boşnaklar artık kendilerinden geçmiş tarihin hesabının sorulduğu konuma düşürülmüşlerdir. 

Avusturya-Macaristan işgal yılları, Balkan Savaşları, I. ve II. Dünya Savaşları yılları ve tüm ara dönemlerde Müslüman Boşnaklar Geçmiş tarihlerinin hesabı olarak, birçok defa soykırımla bedel ödemek zorunda kaldılar. Varlıklarını ve kimliklerini reddeden Sırp ve Hırvat komşuları kırılma dönemlerinde Boşnak komşularına ‘’ya ata dinlerine dönmeleri, ya Anadolu’ya göç etmeleri, ya da kılıçtan geçirilmeleri’’ seçeneklerini sundular.

Tüm bu soykırımların ve son savaşta Srebrenica ismi ile simgeleşmiş tüm Boşnak soykırımlarının köklerinde şu hususlar belirleyicidir:

1. Boşnakları Türklerle özdeş sayan, kökleri tarihte olan dini nefret ve tahammülsüzlük, 

2. Etnik olarak temiz homojen bölgeler ve ülkeler, yani Büyük  Sırbistan ve Hırvatistan yaratma hayalleri 

3.Mümkün ve gerçek olan Bosna-Hersek'in ülke ve devlet olarak yok edilmesi projesidir.

Bunu gerçekleştirebilmek için, Müslüman Boşnakların, 

a) Ya anında ölümle cezalandırılması, ya da,

b) Göç ettirilerek yok edilmesi gerekiyordu.

Bugüne kadar ve son savaş sırasında Bosna da ve Srebrenica'da yaptıkları da bundan ibaretti...

Ancak yaptıkları kötülük ne kadar büyük olursa olsun, fark etmez, başaramayacaklar...

Bosna ismi tarih içinde bir nehrin adı, o nehrin etrafında oluşturulan ülkenin adı ve o ülkede 9.yüzyılda kurulan devletin adıdır. O isim o günden beri hiç değişmemiştir. Ülke ve devlet kendi ismini içinde yaşayan halkına vermiş ve o halk geçmişte olduğu gibi, dün de bedelini kanları, canları ile ödeyerek bu mirasına sahip çıkmış, kimliğini, ismini anayasasına yazmış ve bunu sonsuza kadar yaşatmaya kararlı olduğunu göstermiştir.

 

Bin yıl daha geçse bu gerçek değişmeyecektir.

 

Bu anıtla bir kez daha ölümsüzleştirdiğimiz tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, bu aziz hatırayı ülkemize ve bize armağan eden sevgili Belediye Başkanımız Altınok Öz’e ve emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum.

 

Yaşasın Bosna!...

 

Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!...

 

Yaşasın Türk-Boşnak Kardeşliği!...

 

Sabır gösterdiğiniz için teşekkür ediyor, hepinizi saygı ile selamlıyorum."

bottom of page